Magazin Siyaseti

Magazin toplumu olmaya ne kadar meraklıymışız meğer. Şiddet ve istismar olayları da popçunun ve futbolcunun yaşamındaki bir fantezi, uçuk bir şaka, dedikodu ve eğlence malzemesi, dizi film senaryosu kıvamında olmalı ki dikkatleri çekebilsin, aksi halde bu dertler kimsenin umurunda olmuyor. “Kadın hakları savunucuları” da bu bakışa ve bu soruna dahiller. Herkes mağdurlar üzerinden rant devşiriyor. Bir kimsenin, insanların gördüğü zulüm üzerinden kendine “kariyer” sağlaması olağan mıdır?

KHK ile işlerinden atılan ve her gün şiddete maruz kalan kamu çalışanlarıyla hiç bir “hak savunucusu”nun alakadar olduğu yok maalesef. Üstelik KESK de bu kişilere şiddet uygulamış ve kapılarını kapatmışken, insan hakları savunucuları, solcu ve feminist ablalar, bilhassa kadınların uğradığı haksızlık ve şiddete karşı sırtlarını dönüyorlar. Çünkü onlarla ilgilenmenin bir getirisi olmayacağı ve fincancı katırlarını ürküteceğinin farkındalar.

“Kadın cinayetlerini durduracağız” adlı bir oluşum mevcut, defalarca bu konularda mesaj yazmama rağmen susuyorlar. Bu işler AB fonlarından beslenmekle olmuyor, onurlu bir duruşa sahip olmakla, doğru insanların yanında olmakla, tarihe onurla yazılacaklarını bilmelerine rağmen susmaktalar.

Çocukların ve hayvanların şöhretle, magazinle alakaları olmadığı için onların uğradıkları zulüm gündemi işgal edemiyor, fakat bir popçunun çocuğunun ya da evcilinin başına bir gün kötü bir şey gelirse, siz o vakit görürsünüz vaveylayı.


Zulme uğrayanlara gözümüzü kapatmakla suça ortak olduğumuzu, bunun zulüm kadar kötü olduğunu söylemeye gerek var mı?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir