Diyalektik Deformasyon

Felsefenin, sanatın, bilimin, siyasetin, edebiyatın hakkını verebilseydik, ülke bu sefil hale düşmezdi. Sermaye sınıfı bize tam da bu alanlardan saldırdı, kafamızdan yakaladı, düşünceyi sulandırdı ve anlamlı olan her şeyi demode ilan etti. Tüm bunlar olurken entelektüel çevre burjuvaziye şirin görünme telaşındaydı, “Bizler hayata sınıfsal bakmayan özgürlükçüleriz” diyorlardı.

Emek cephesi olmadan özgürlük olabilir mi? Sosyalizmi geçelim bir yana, Fransız devrimi işçi sınıfı olmadan nasıl gerçekleşecekti? Cesur ve devrimci insanların bıraktığı mirası avantadan tüketen küçük burjuvalar tecahül-ü arifle gününü gün ettiler.

Bugün Ortadoğu’da sekülerliği savunan, yobazlığa karşı çıkan aydınlara palalı saldırılar düzenleniyor. Eğer Okmeydanı, Gazi, Küçük Armutlu, Ümraniye semtlerindeki emekçiler olmasa liberal yazarlar Cihangir’de yaşayamaz ve yazamazlar. Bunu bilsinler.

Sanat düşmanları sanat eğitimi alanlardan, sanat uzmanları ve eleştirmenlerinden, hatta pusulasını şaşırmış sanatçılardan çıkıyor. Sureti haktan görünen halk düşmanlarının halkçı geçinmeleri gibi,

Edebiyatı madara edenlerin edebiyat çevresinden çıkmaları,

Akademisyenlerin ilim irfan yoksunu olmaları,

Binlerce yıllık mimari geleneğin olduğu topraklarda, mimari ve şehir planlamasının yabaniliği,

Vicdan yoksunlarının “koyu dindar” pozuyla kamufle olmaları,

Kadınlardan “kadın düşmanı” hilkat garibelerinin çıkması,

Askerliğini bedelli yapanların, askeri stratejist ya da terör uzmanı geçinmeleri,

Siyasetten hiç anlamayan fasonların parti genel başkanlığı yaptığı, vs. vs.

Bir başka ülke var mıdır yeryüzünde?

Sahte demokrasinin, sahte partilerin, oyuncak siyasetçilerin, işbirlikçi sarı sendikaların, hileli hurdalı seçimlerin, mafya ekonomisinin, borsada halkı dolandıranların, hainleri alkışlayanların, satılık medyanın ve kalemşörlerin, sahte üniversitelerin, madrabaz profesörlerin, simsar belediyelerin, narkotik baronları ve paşalarının, çürük mimarinin, organ kaçakçılığının, çocuk istismarcılığının, lafla dünyaya nizamat verenlerin, halkçı geçinen halk düşmanlarının, kurtla öldürüp çobanla ağlayanların; ırkçılığın ve nefretin ayıplanmadığı, şairlerin yakıldığı şehirlerin, darbesevici demokratların ve bunu es geçelim diyen çakalların olduğu bir ülkede sanat ve edebiyat çevresinin mafyalaşmaması, ödül pezevenkliği yapmamaları, Dersaadet dükâlığını ortam müsaitken sürdürmemeleri, orta sınıf görgüsüzlüğünü sanat baronluğuyla cilalamamaları mümkün mü?

Fizikteki bileşik kaplar kuramına göre bakarsak, ülkedeki her kirlilik diğer havuzlara da akar. Canı sıkılanların turşu kurar gibi cunta kurduğu Ortadoğu ülkelerinde bilim, sanat, spor, edebiyat ve medya cuntaları da bunun sonuçlarından birisidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir