İnsan Kendine Kazık Atan Hayvan(mı dır?)

İnsan bu dünyanın sahibi değil ziyaretçisidir. Fakat değer bilir, saygılı, halinden hoşnut bir ziyaretçi değil, dünya ona ne verirse versin, ne denli memnun etmeye çabalarsa çabalasın, burun kıvırıyor ve kendisinin ev sahibinden üstün olduğunu düşünüyor. Uydurduğu mülkiyet ve para uğruna savaşların, kardeş kavgalarının sürdüğü bu gezegende üç kuruşluk bu operanın perde demesi gerekiyor. Uzaydan gelmiş suyu bile kendi malıymış gibi satan, toprağı kendi yaratmışçasına “benim arazim” diyen, demirden silahlar yapıp birbirini öldüren, altın ve gümüşten takılar yapıp birbirine satan ya da insanı satın alan bir sersemdir insan. O elementlerin tamamı bu gezegene meteorlar yoluyla uzaydan geldi, şeker ve tuz gibi mineraller bile. 

Bu gezegenin, kaba saba davranan bu konuğunu evden kovma zamanı çoktan gelip geçti artık. İnsan tıpkı dinozorlar gibi miadını doldurdu ve gezegenin yeni bir evreye geçmesi gerekiyor, bu sebeple Homo Sapiens’in bir gün sonunun geleceğinden emin olunuz. Evren ve dünya evrimleştiği için her seferinde seviye atlıyor, ilk canlı formlarından sonra buzul devri yaşandı, ardından sürüngenler çağı milyonlarca yıl sürdü. Sonra memeliler çağıyla beraber primatlar çıktı ve Homo Sapiens Sapiens’e (düşündüğünü düşünen insan) evrildi. Evreni iki boyutlu algılayan sürüngenlerden sonra, üç boyutlu algılayan bu memelilerin devresi de bitecek ve dört boyutlu algılayan yeni ve daha üstün bir insanın yeryüzüne gelebilmesi için bizim toprak olmamız gerekiyor. Dünya yine milyonlarca sene uykuya dalar, hayat yeniden aynı elementlerle kımıldamaya başlar, yeni ve daha zeki canlılar evrimleşmeye başlarlar. Bunun ham maddesi de şu an yaşayan organizmalar olacak, yeniden kullanılacak hamur olacağız bilesiniz. 5 milyar yıl daha ömrü olan bu gezegen için 15-20 milyon yıllık bir uyku dönemi küçük bir zaman dilimi.

Dinozorlar devrine son veren bir asteroid, 65 milyon yıl evvel bu dünyaya tesadüfen mi çarptı sanıyorsunuz? Bu gezegende yaşamı başlatmak için milyarlarca yıl çaba gösteren yazılım her ne ise, asteroidi gönderen program da odur. Çünkü sürüngenler çağı miadını doldurmuştu ve daha gelişkin canlıların yeryüzünde var olabilmesi için ve sürüngenlerin bize ham madde olabilmesi için bu zorunluydu. Bugün petrole dayalı bir endüstriyi o fosillerin sayesinde sürdürüyoruz. Dinozorlar hâlâ hayatımızın her yerinde varlar, Schrödinger’in Kedisi gibi hem ölü hem diriler. Meksika körfezine çarpan o asteroid de artık bu dünyaya ait bir parça, o da hem ölü hem diri.

Dünyadaki karbon salınımının geri dönülemeyecek düzeyde oluşu, nükleer bir savaşın her an olasılık dahilinde oluşu ya da ekolojik yıkımlardan dolayı, insan kendini ve bu dünyayı mahvederken hâlâ bencilce kendi akıbetini düşünüyor. Sonsuza dek var olacağını zannediyor. Oysa daha evvel balık, kuş, ağaç, sürüngen olan elementler de kendisiydi. Bugün evrenin kendisini insan olarak ifade ettiği bir formuz. Bir sonraki evrede yine aynı malzeme kullanılacak ve yine bu yeryüzünde bir başka formla vücut bulacağız. Kıyametten korkmamıza gerek yok, kapitalizmden korkalım asıl. “Kıyamet çoktan koptu, haberiniz yok, siz her sabah güneşin, yeniden doğuşuna güvenin”(Metin Altıok).

Şu an belki de milyonlarca kilometre öteden bir dev asteroid gezegenimize doğru yol alıyordur, ne biliyoruz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir