Lümpenliğin Önlenemeyen Yükselişi

Lümpenliği ve holiganlığı önce stadyumlarda görmüştük, dolmuşların direksiyonunda “kaptan pilot”luk yaparken gördük, birahanelerde-pavyonlarda, düğünlerde eğlenirlerken, silahla ateş ederlerken gördük. Sonra bu ayak takımını okullarda, üniversitelerde gördük, okuyup adam olacaklardı inşallah. Hatta akademisyen bile oldular, müftü oldular, müsteşar oldular, bakan oldular. Paşa da oldular, maşa da.

Şarkıcı, oyuncu, yapımcı, reklamcı, müteahhit, iş adamı, yazar, çizer, aklınıza ne geliyorsa her türden makam ve mevkîye geldiler. Milli takımlar teknik direktörlüğünden parti genel başkanlıklarına varıncaya değin gemi azıya aldılar. Vakıflar kurup çoluk çocukla fanteziler yaşadılar, mümin milletimiz evlatlarını güvenerek seve seve teslim ediverdi. Bazen ellerinin ayarını kaçırıp kendi kurdukları yurtları yaktılar ama ‘olacak o kadar’ı da değil mi?

Onlara “hayır” diyen Özgecan’ı yaktılarsa da, vatan sağolsun. Müesses nizamı ve imanımızı, ahlâkımızı ve namusumuzu korumak için şortla gezen hafif meşrep kızlara hadlerini bildirdiler. Vatan, bayrak, ordu ve din, eğer uğrunda ölecek sosyopatlarınız yoksa kutsal değildir. Devlet-i âlî Osmanlı, bu sosyopatları, kızlarını-bacılarını-karılarını öldürmekten, transları asıp kesmekten sakınmayan bu puştları yetiştirmek için az mı mesarif etti, az mı zaman harcadı sanıyorsunuz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir