Komşunun Devrimine Muhtaçlık

İran ve Türkiye birbirini sevmeyen kardeşler ya da komşular gibi görünseler de, biri hasta olsa diğeri nezle oldu bin yıldan bu yana. 1979’da İran Şahlığının yıkılmasıyla beraber, bizde de devrimci heyecan yükselmişti, ta ki bu devrimin ardından iktidarı mollalar ele geçirinceye kadar.

Seküler İran yönetimi yıkılınca yerine daha gerici bir rejim gelmişti. Mollaların ilk işi sol ve muhalif tüm kesimleri kıyıma uğratmak olmuştu, ikinci hamleleri kadınların tesettüre sokulmasıyla suyu arkına sokmuşlardı. 

Oysa İran’daki bu ayaklanma, “Altın Hilal” projesinin uygulanabilmesi için teolojik bir rejime gereksinim duyan egemenlerin komplosundan ibaretti. Afganistan’da savaş başlatan ABD, NATO ve CIA’nın ikinci hamlesi İran olmuştu. Altın Hilal; Afganistan, Pakistan ve İran’ı kapsayan bir haritaydı. Tarihi İpekyolu’nun narkotik yolu olması için bu proje gerekliydi. Büyük Ortadoğu Projesi(BOP)nin taşları döşeniyordu. (Altın Üçgen ise; Burma, Laos ve Taylan’dan oluşan bir başka narkotik haritaydı).

Bir diğer sebep de İran petrolünün yönetimini mollalara vererek dünya enerji piyasasında istedikleri kadar spekülasyon yapabileceklerini garanti etmişlerdi. Anti emperyalist söylemlerle atıp tutan mollalar, Batı’dan el altından silah alıp petrol satıyorlardı. Bu silahları da komşularına karşı savaşta kullandıkları biliniyor.

Bir yıl sonra burada 12 Eylül karşı devrimi yaşanınca, “Siyasal İslam” diye bir kavram işitilmeye başlandı. Eğer İran’da TUDEH (İran Komünist Partisi) iktidara gelseydi, bunun bizdeki rüzgarı nasıl olurdu? 12 Eylül cuntasıyla Türkiye de Altın Hilal haritasına eklenmiş oldu, çünkü İpekyolu Anadolu ve Trakya’dan Avrupa’ya geçecekti.

İran’da ve Türkiye’de sosyalist bir devrimi istemeyen ve dünya emekçi sınıfına kazık atan SSCB olmuştu. İran halkını ve bizi faşizmin önüne atan onlardı, Varşova paktıydı. Çünkü iflas ilan etmeyi çok önceden planlayan SSCB ile Varşova paktı bizim devrimimizle ve dertlerimizle uğraşmak istemiyordu. Eğer İran’da ve Türkiye’de sosyalist bir devrim gerçekleşirse, bu SSCB’ye ayak bağı olacak ve “Glasnost ve Persestroyka”dan bahsedemeyecekler, soğuk savaş dönemi sona ermeyecekti. SSCB’nin sosyalist bir ülke olmadığını, karşı-devrimci olduğunu bizim 68 kuşağındaki teorisyenler yazmışlardı.

Bugün İran’da yaşananlar molla rejiminin tükenişini ifade ediyor, İran’da insanlar din, iman laflarını işitmek bile istemiyorlar, kimse hayırlı cumalar filan demiyor, ayet twitleri atmıyorlar, dini baskıdan nefes alamayan halk, seküler bir hayatı özlüyor. 

Peki bu olanların bizi ilgilendiren yanı nedir? Türkiye’de dine dayalı bir yönetim kurmak isteyenlerin hevesi kursaklarında kalacak, çünkü İran halkı laik bir devlet modelini yeniden inşa etmek isterken, burada kurmaya çabalamak beyhude olacaktır. Bizimkilerin elinden gelse Toma’ları ve tüm Çevik Kuvvet birimlerini İran’a gönderecekler, çok üzülüyorlar, çok.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir